Büyük Müsellim’in gururu Hayırsever İşadamı Faik Besimoğlu
938 yılında Büyükmüsellim’de doğdum. Köy,Batı Trakya’nın Gümülcine şehrinin batısında Rodop sıra dağları eteğinde, şehir merkezine 11 km. mesafede, Osmanlıların Rumeli’de kurdukları ilk yerleşim yerlerindendir. Beş yüz yılı Osmanlı egemenliğinde, 90 yılı da Yunan devleti idaresinde yaşamını azınlık olarak sürdüren bu köyde, bu süre içinde Türk Müslüman dışında hiçbir yabancı yaşamamış ve halende yaşamamaktadır. Osmanlı yüzlerce yıl bu köye hiçbir şey vermemiş, hep almıştır. Ancak, asker ve vergi toplamak için gelmiştir. 1950 yılına kadar Türkiye Cumhuriyeti de Azınlığı hatırlamamıştır. Bu yıllarda benim köyümde, okuma yazma oranı erkeklerde % 5, kadınlarda % 1 idi. İkinci Dünya Savaşı sürecinde erkekler askere gidince, köyde asker mektubu okuyup yazacak 3-5 kişi ancak vardı. Ben, o günleri, ellerinde mektupla, zarf ve kağıtla kadınların, mektup okutmak ve yazdırmak için kuyruğa girdiklerini hatırlıyorum. Ben, İlkokula bu köyde başladım. Burada ancak bir okula gittim. İkinci yıl başlayan İç Savaş dolayısıyla şehre göç etmek zorunda kaldık. Öğrenimime Gümülcine Merkez İlkokulu’nda devam ettim. 1950 yılında ilkokulu bitirdim. Ortaokul ve lise olmadığı için, mecburen köye döndüm. Köyde tarlada ve çobanlık yaparak iki yılımı geçirdim. 1952 yılında Batı Trakya’da bir ışık doğdu ve CELAL BAYAR Lisesi açıldı. İşte bu tarih hem şahsım, hem de Batı Trakya Türk Azınlığı için bir milattır. Eğer bu lise bir iki sene sonra açılsaydı, ben şu anda yaşıyor olsaydım, köyde emekli bir çiftçi idim. Çünkü bu tarihlerde bizim köyde olmadığı gibi, bütün Batı Trakya’da 1-2 ortaokul mezunu ya vardı, ya yoktu. Ben hep şunu söylerim, eğer bir gün Batı Trakya eğitim tarihi yazılırsa, 1952 öncesi ve 1952 sonrası olarak yazılmalıdır. 1952 yılında girdiğim Celâl Bayar Lisesi’nden 1959 yılında mezun oldum. Benimle birlikte 27 arkadaş mezun oldu. Bizler, Batı Trakya’nın ilk lise mezunları idik. Bu yılın eylül ayında benim B.Müsellim’deki yaşamım sona erdi, yüksel öğrenim için Türkiye’ye geldim ve geliş o geliş. 1959 yılında başlayan üniversite hayatım 1964 yılı Haziran’ında son buldu ve 7.07.1964 yılında meslek hayatım başladı. 1964’te başlayan 40 yıllık meslek hayatım 2004’te sona erdi. Meslek hayatım Anadolu’nun çeşitli yörelerinde şantiyelerde geçti. Yollar, otoyollar, demiryolları, barajlar, sulamalar ve hidroelektrik santralleri inşa ettik. Memlekete en son 1969 yılında geldim. O zaman Yunan vatandaşı idim. 1971 yılında Türk vatandaşı oldum ve 1999 yılına kadar vize sorunu nedeniyle tam otuz yıl köyüme gelemedim. Bu kaderi benim gibi birçok hemşerimiz yaşadı. 30 yıl büyük bir süreç, memleket ve bütün aileniz; anne, baba, kardeşler hepsinin hasreti kolay çekilecek bir şey değil. Bu arada üç cenaze ve siz katılamıyorsunuz, bunu yaşamayan anlayamaz. Otuz yıl sonra dönüyorsunuz, doğduğunuz ve 21 yıl yaşadığınız, yapılar topluluğu terk edilmiş, bazıları çökmüş, anne,baba ve orada yaşayan tek kardeş vefat etmiş. Bu manzara karşısında neler hissettiğimi anlatmaya kelimeler yetmez. İşte beni köyüme yatırım yapmaya iten duygu o gün başladı ve ilk baba ocağından başladım.1999 yılından sonra vize problemi ortadan kalkınca sık, sık köye gelmeye başladım.30 yılın hasreti kolay bitmiyordu. Baba ocağının işleri bitince, köyüm için ne yapabilirim diye düşünmeye başladım. Çünkü, köyüm Batı Yaka’nın en büyük Türk köyü olmasına rağmen ne Batı Trakya’da ne de yurt dışında tanınmıyor, tanıyanlarda iyi tanımıyorlardı. Kötü bir imajı vardı. Bunun için: 1-Önce Köyü tanıtmak 2-Kötü imajı değiştirmek 3-Eğitim ve kültür hizmeti ile zihniyet değişikliği yapmak gerekirdi. Tanıtım olarak, önce internet sitemizi kurduk. Bunda iyi neticeler aldık. İkinci olarak derneğimizi kurduk. Köyümüzün kötü imajının en büyük sebebi olarak gösterilen bölücülüğü bertaraf etmek için ve birlik beraberliğin somut göstergesi olacak kültür ve sanat merkezini inşa ettik. Ancak, üçüncü hedefimize ulaşmakta hayal kırıklığı yaşıyoruz!
Bizim toplumumuzda toplumsal dayanışma duygusu gelişmedi. Bu sadece benim köyüme has bir olay değil. Bütün Batı Trakya toplumunda bu böyle. Bizim insanımız bireysel olarak büyük projeleri meydana getirirler, ama, toplumsal bir başarıları yoktur ve bu güne kadar da olmamıştır. Nasıl ki derneğimiz, köy halkından beklediği desteği alamıyor, yıllık 10 evroyu vermiyor. Beni en çok hayal kırıklığına uğratan olay ise, geleneksel hale getirdiğimiz Hıdırellez Şenliği’ne olan ilgisizliktir. Benim hayalim, her yıl mayıs ayının ilk pazar günü düzenlediğimiz bu şenliğe yurt dışında yaşayan B.Müsellim köylülerini burada buluşturmak, burada yaşadıkları yıllarını, benim gibi, tekrar yaşamak, Almanya’da yaşayan birisi ile Avustralya’da yaşayan
birisi ile buluşturmak. Halbuki her yıl aylar önce internet sitemizde bütün dünyaya duyurularımızı yapıyoruz. İşte bu kültür meselesi, bunu sağlamak için uzun bir eğitim süreci gerekiyor. Benim, beni eğiten, bana ülkenin en prestijli üniversitesinde İTÜ’de okutan ve bana İnşaat Yük.Müh. ünvanını veren Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de hizmet borcum var. Bu borcumu
ödemek için FABEV Eğitim Kültür ve Sanat Vakfı’nı kurdum. 2010 yılında kurulan vakfımız üçüncü yılını temmuz ayında dolduracak. Vakfın merkezi olup, bir şubemizde Kırklareli’nin Babaeski ilçesinde bulunmaktadır. İstanbul’da kuruluşumuzdan beri Bahçelievler Halk Eğitim Müdürlüğü ile haftanın beş gününde eğitim ve sanat etkinlikleri yürütüyoruz. Babaeski şubemizde 2012-2013 öğretim yılında hizmete giren Özel İlkokul da Türk halkına hizmet vermektedir. Hedefimiz, anaokulundan – üniversiteye. İnşallah Allah’ın yardımıyla hedefimize ulaşırız.