İnsanların doğduğu, çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği evlerini, mahallesini ve köylerini unutmaları mümkün değildir. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler, gittikleri yeni vatanları ne kadar güzel, ne kadar müreffeh de olsa, hayata ilk gözlerini açtıkları o toprakları unutamazlar. Yeni vatanları onlar için bir gurbet ve onlarda orada bir göçmendir. Hayatları boyunca o toprakların özlemini çekerler.
Hele, bir de maddi imkanları ve zamanı olupta, başka bir takım engeller nedeniyle doğduğu toprakları, orada yaşayan yakınlarını ziyaret edemiyorsa bu özlem, bu hasretlik duygusu kat kat artmaktadır. Bu özlemi ancak yaşayanlar bilir. İşte bu duyguları en acı şekilde yaşayanlardan biriyim ben. Tam otuz yıl doğduğum ve hayatımın en güzel yirmibir yılını geçirdiğim Toprağa ayak basamadım. Bu süre zarfında babamı, annemi ve bir kardeşimi kaybettim. Bunların son günlerini göremediğim gibi, cenazelerinde bile bulunamadım. Ancak şimdi ortam farklı, o kötü günler geride kaldı.
Bir mekanımız, ardından bir derneğimiz oldu. İnşallah bu yıl üçüncüsünü düzenleyeceğimiz günümüz oldu. Hayalim bu Hıdırellez kutlamalarnın geleneksel hale gelmesi ve bu köyde doğupta bu gün hayatlarını dünyanın çeşitli ülkelerinde devam ettiren insanlarımızın, imkanları olanları, senede bir gün, Mayıs ayının ilk Pazar gününü binlerce köylüsü ile birlikte olmalarına vesile olmak ve bu insanların mutluluğunu görmektir.
Derneğimize düşen görev, Bu günün değerini bütün dünyadaki vatandaşlarımıza en detaylı bir şekilde anlatmak ve onlara ulaşmaktır. Bu gibi buluşmaların dünyada bir çok örnekleri mevcutur. Türk-Yunan mubadil dernekleri senelerdir böyle buluşmalar düzenlemektedirler.
Diğer bir hayalimde, bu şenlikler de görev alan gençlerin köyümüzün gençlerinden olmasıdır. İşte bunları yetiştirmekte derneğimizin görevidir.
Yaklaşan Hıdırellez şenliği ile ilgili duygularımı paylaşmak istedim. İnşallah hayallerim gerçekleşir ve ben de dünyanın mutlu insanlarından biri olurum.
FAİK BESİMOĞLU